26 Eylül 2012 Çarşamba

İşe başlama vakti yaklaşıyor

Sevgili patroncuğum,
Eğer bu yazıyı okuyorsan bir anne olarak okumanı rica ediyorum. Ayrıca doğum öncesi ve sonrası desteğin için tekrar tekrar teşekkür ederim.

Evet. İşe başlama vakti yaklaşıyor. Bendeki stres oranı da gittikçe artıyor. Çalışmayı gerçekten çok özledim. Ama Nehir'i bırakma kısmı beni çok geriyor. Her an onunla olmaya o kadar alıştım ve onunla olmayı o kadar çok seviyorum ki... Yarım saat bile uyusa uyandığında onu özlemiş oluyorum. Onu bırakıp bir yerlere gittiğimde bile aklımdan çıkaramıyorum. acaba ne yapıyor?, beni görmediği için ağlıyor mu? üzgün mü?, mutlu mu? bir sürü soru... Gülüşü geliyor aklıma. Kahkaha atışı... Hemen eve dönmek istiyorum, uyuyorsa da sorun değil, uyanınca severim diyorum içimden. Küçücük çocuk ama bizimle aynı duyguları paylaşabiliyor mu?

Uyandığı, uyumaya çalıştığı, konuşmaya çalıştığı, emeklemeye çalıştığı, ağladığı, mutlu olduğu, güldüğü, hasta olduğu, yürümeye çalıştığı, şaşkın şaşkın baktığı, baba dediği (doğduğundan beri anne dediği için endişelenmiyorum :) ) her anını yaşamak istiyorum.

Çoğu anne "Amaan, biz de bıraktık, bir şey olmuyor. 2-3 gün sonra alışıyorsun." diyor. İçimde kopan fırtınayı bir anlatabilsem... Tabii ki bir şey olmayacak. Alışacak benim gibi. Hatta belki benden daha çabuk alışacak. İlk günü düşünüyorum. Sabah uyandı baktı babası var. Belki anneannesi ve birileri daha. Bir süre oyalandı diyelim. Ya sonra...? Mutlaka beni arayacak gözleri. Mutlaka ağlayacak. İşte o an orada olup ona sarılmak. "Ben buradayım,  ağlama" demek, onu sakinleştirmek istiyorum. Bunları yazarken bile boğazım acımaya başladı. Ya ben ne yapacağım? Zaten kışın ortasında hem de bayağı uzağa gideceğim. Sabah 6 da kalkmam lazım. Onu uyandırmadan evden çıkmam lazım. Yoksa dayanamam. Bütün yol ağlarım. sonra 1-1,5 saat yol gideceğim. Belki iş yerinde 1-2 saat güzel geçer, özlediğim için oyalanmış olurum. Ya sonra? Bana kim sarılıp sakinleştirecek? Onun iyi olduğunu, üzülmememi söyleyecek? O zaman da "bana ihtiyacı yok mu?" diye düşüneceğim... Yine üzüleceğim.  Eminim ki bana her zaman ihtiyacı olacak. Benim de ona çok ihtiyacım olacak.  Doğumdan önce Tevfik'le beraber olamıyorum diye üzülüp işten çıkış saatimi beklerken şimdi Nehir'le de olabilmek için o kahrolası İstanbul trafiğinde eve ulaşmaya çalışacağım. Sadece şanslıysam 3-4 saat görebilmek için... Ne yazık ki bu alışma devresi çok zor geçecek benim, onun, Tevfik'in ve herkes için...

Çok iyi hatırlıyorum. Bizim yöneticilerden biri iki sene önce bayanlar tuvaletinde hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. "Ben çok kötü bir anneyim. Onu bırakıp işe başladım. Kendimi affetmeyeceğim" diye bağırıyordu. Ben bile çok üzülmüştüm. Sakinleşmesi çok uzun sürmüştü. N'oldu? diyeceksiniz.. Bir şey olmadı. İşe devam etti. Herhalde artık alışmışlardır birbirlerinin yokluğuna. Bir de yeni çıkan Profilo reklamı geliyor aklıma. Anne hasta, baba da çocuğunu yatırmış. Mutfakta konuşuyorlar. Anne hasta diye iyi geceler öpücüğü verememiş bebeğine. Kocasına "Öptün mü?" diyor ağlamaklı. :) önce güldüm. Ama bunu sadece anne olan anlar...

İşe başlamama daha 3 ay var. Sabah sebze çorbasını hazırlarken birden yarın işe başlasam ne olurdu sorusuyla güne başladım. Şimdi daha 3 ay var diyip bitiriyorum. Çok ciddi desteğe ihtiyacım olacak. Ayrıca Tevfik'in de desteğe ihtiyacı olacağına eminim. :)

24 Eylül 2012 Pazartesi

Onaylanma Arzusu

Daha bebekken başlıyoruz onay beklemeye. Eğer annemiz aferin devam et derse mutlu olup daha çok yapıyoruz o yapmak istediğimiz şeyi... Eğer Hayır olmaz denmişse anlamayıp bakıyoruz.. "Ama Neden..?" diye düşünüyoruz. Bazılarımız reddedip devam ediyorlar Hayır dense de... O zaman da cezayı görüyorlar.

Ben de mesela Nehir gazını çıkarsa, kakasını yapsa kocaman bir AFFERİN KIZIMA..! diyorum. Masaya vuruyor bana bakıyor. Devam etmek için onay bekliyor. Aferin devam et diyorum, mutlu oluyor. Hayatımız hep böyle geçmiyor mu? Annemizden onay bekleyerek. 30 küsur yaşına da gelmiş olsam, annemle her konuda tartışsam da onay bekliyorum sanırım. Aferin kızım doğru yapmışsın cümlesini duymak için sonuna kadar tartışırım. Genelde annelerin dediği olur zaten. Bir kere baştan hayır denmişse zaten geçmiş ola... :)

Ben de anne oldum ama hala kendi annemin Nehir'i yetiştirme konusunda "Evet kızım, doğru yapıyorsun" demesi başka bir zevk. Onaylanıyorsun çünkü. Devam edebilirsin. Ama itiraz geliyorsa bu Hayır anlamındadır.. "Ama Neden..?" sorusu yine ön plana çıkıyor.

Tabii bu bebek yetiştirme konusu ayrı bir blog konusu ama özetle bir bebeğin ebesi çok olursa kafan karışır derler.. Aynen öyle. Bence herkesi dinleyip kendi kafana göre devam etmek lazım. Hepimizin annesi, anneannesi ve daha yukarısı  öyle yapmadı mı zaten. Bir yerden sonra herkes kendi bildiğini okuyup çocuğunu ona göre yetiştirmedi mi? Hatta bence bırakalım herkes kendi çocuğunu yetiştirsin... Fikir verilsin ama ısrar etmeye gerek yok. Eminim herkes diğerinin iyiliği için kendi tecrübelerini aktarıyor. O yüzden soruyoruz, öğreniyoruz ve sonunda karar verip kendi bildiğimizi yapıyoruz.

Hayatı boyunca Nehir'in hep arkasında olmak, doğru yapıyorsun aferin kızım demek istiyorum. Yanlış yaptığında sadece uyarmak gerisini ona bırakmak istiyorum. Umarım istediğim gibi bir anne olurum...

Bütün annelere sevgiler... En çok da kendi anneme...

23 Eylül 2012 Pazar

Seni hissetmek

Sevgili Blog,
Bugün sana kızımdan bahsedeceğim yine. Onu hissetmenin ne demek olduğunu anlatacağım biraz...

Nehir'i hissetmek... bundan yaklaşık 14 ay önce hissettim ilk önce. bambaşka bir duygu. İşte o anda başladı onu kaybetme korkusu da... Hareketlerim yavaşladı önce. Sonra bir sakinlik geldi. Tam 7 ay onunla güzel vakit geçirdik. Her hareketini yanımdakine söyledim. İlk defa bir makarna partisinde hissettim hareketini. O an kıpkırmızı oldum, heyecanlandım ve çığlık attım. Bu yazıyı okurlarsa oradaki arkadaşlar da hatırlayacaktır. Sonra doğum gününde inanamadım. Bu kadar küçük bir şey olamaz diye düşündüm. Bir yandan onu hissetmeye , anlamaya çalışmak, bir yandan hala kaybetme ihtimalimin bile korkusu...

Şimdi üzerinden yine 7 ay geçti. Yaklaşık 2 haftadır bana anne olduğumu daha çok hissettiriyor. Uzaktan görünce gülüyor. Uyumak istediğinde bana bakıp alt dudağını uzatıyor ve "annne meemmmm" diyor. :)  İçimin yağları eriyor derler ya. Aynen öyle. Kızamıyorum ona. Kızsam bile içimden gülüyorum. Terbiye vereceğiz ya arada sırada sesimi yükseltiyorum ama olmuyor. Ona kızamıyorum. Kendini o kadar çok sevdirdi ki.. Ona kızmam imkansız. Az önce onu uyuturken yine aynı şey oldu. Kucağımda sallamaya başladım. Bana baktı önce. Sonra gözlerini kapadı. Sonra tekrar açtı bana baktı. Hala orada mıyım diye..? Sonra kafasını iyice göğsüme gömdü. İçini çekti. Büyük bir huzurla uyudu. O anları o kadar çok seviyorum ki... Bir de gece uykusundan uyandığı zamanlarda gözleri kapalı emerken bir yandan da boşta kalan eliyle beni okşamasına bayılıyorum. önce kolumu sonra parmaklarımı okşuyor. Bazen de elini havaya kaldırıp yanaklarıma dokunuyor. İnanılmaz duygular bunlar... Bu aralar da uykudan önce yattığı yerde kollarını kaldırıyor ve bekliyor. Ben kollarının altından öpmeye başlıyorum, sonra gıdısından sonra göbeğinden her yerinden. Kıkır kıkır gülüyor. Bayılıyorum gülmesine. Dünyanın en güzel şeyi bir bebeğin, bir çocuğun gülmesi sanırım...

Bazen düşünüyorum, bazı anneler bebeklerini, çocuklarını nasıl oluyor da sokağa bırakabiliyor, nasıl oluyor da terk edebiliyor diye. Gerçekten aklım almıyor. Karnında taşıdığın bir bebeği nasıl bırakabiliyorsun..? O anne - çocuk bağı denilen şey yok mu sende? Sanırım anne olduktan sonra iyice duygusallaştım. Artık yalnız çocukları, özellikle savaşta annesiz-babasız kalmış çocukları daha çok düşünüyorum. Allahım, onların yardımcısı ol diyorum. Dua ediyorum. Umarım mutlu olurlar diye...

22 Eylül 2012 Cumartesi

Yeni düzen

Bugüne kadar bloglar bana gereksiz geliyordu. Herkes neden her yaşadığını internete bu kadar döküyor anlamıyordum. Şimdi ne mi oldu? Ben de bilmiyorum. Sadece paylaşmak istiyorum. :)

Tam 7 aydır anneyim. Hamileliğim sırasında ve sonrasında bir süre daha kağıtlar ve defterlerle günlük tutmaya çalıştım. Ama farkettim ki ben bir bilgisayar insanıyım ve klavyede daha rahat ve uzun yazabiliyorum. Bugün yeni bir gelişmeyle yeter artık ben de blog tutacağım dedim.

Bugün ne oldu? Nehir Hanım 7 aylık oldu. Geçen ay sebze çorbası ve elma suyuyla başlayan yeni düzenimize bir de muhallebi eklendi. Artık yavaş yavaş memeden kesilmeye başlayacakmış. Çok üzüldüm bir anda. Belli etmemeye çalışıyorum ama ama üzüldüm. Sanki aramızdaki bütün bağlar kopuyormuş gibi. Halbuki daha yeni yeni oyunlara başlamıştık. Meme emerken beni sevmeye başlamıştı. Bu duyguları bir daha ne zaman yaşayacağım? Onunla böyle güzel şeyleri bir daha yaşayamam ki... O kadar güzel ve saf bir sevgi ki onunki... Beni gördüğünde gülmesi, aç değilken bile memeye saldırması hatta emmemesi.. :) Anne olmak ne kadar değişik bir duyguymuş. Şimdi memeden yavaş yavaş kesilmeye başlaması sanki bizi birbirimizden ayırıyormuş gibi...

Şimdi uyanmak üzere, ben de sebze çorbasını yapmaya gidiyorum. :) Bu blogtaki ilk sefer için yeterli bir iç dökmeydi benimkisi.