3 Ocak 2013 Perşembe

iş yeri insanı nasıl köreltir...

Çünkü ben 10 aydır mutluyum ve huzurluyum. Bu yüzden dün kafamın içinde kelebekler, yeşil bir çayır ve güneşle geldim. Bugünse o güneş gitmeye başladı. Havam hafiften grileşmeye başladı, yağdı yağacak.

Bugün "Günaydın"ıma tek cevap en samimi arkadaşlarımdan geldi. "İyi akşamlar"ıma da aynı insanlar cevap verdi dün.  Diğerlerine bu dilekler gereksiz ve belki de yapmacık geliyor. Ama inanın hepinize güzel bir gün ve keyifli dakikalar dilemiştim. Güzel bir gün geçirin istemiştim. Ben 10 aydır yoktum. Evet şu an bana hayat daha güzel geliyor ve bu keyfi sizinle paylaşmak istiyorum. Ama sevgili şirket arkadaşlarım, siz neden bu kadar somurtkan ve mutsuzsunuz? Ben de yakında sizin gibi olacağım sanırım. İnsan duyguları ve hareketleri işyerinde nasıl bu kadar körelir şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü işe yeniden başladım ve ofisteki arkadaşlarım ben yokken çalışmaya ve strese devam ettiler. Biliyor musunuz, kendi stresinizi kendiniz yaratıyorsunuz ve etrafa saçıyorsunuz? Bu yüzden hepiniz mutsuz ve diğerlerine öfkelisiniz. Belli 1-2 arkadaşınız var gülebildiğiniz ve diğerleri hakkında dedikodu yapabildiğiniz... Onların dışındaki herkesin mutlu tavırları size gereksiz sevgi gösterisi gibi geliyor.

Ben sizin gibi olacağım yakında... Öfkeli, stresli, mutsuz... Çünkü beni siz o hale getireceksiniz. Çünkü insanoğlu bulunduğu çevreye hemen uyum gösterir. Çünkü ben çok duygusalım. Sevilmediğimi ve sevecenliğime karşılık bulamadığım zaman katılaşırım ve size sizden daha kötü davranırım. Kendimi tanıyorum. Yapmayın, beni Sizleştirmeyin... Çünkü ben 10 aydır mutluyum ve huzurluyum. Yazılarımı okuyan işyerindeki arkadaşlarım hayretle "Ben senin bu kadar duygusal olduğunu bilmiyordum" diyorlar. Bilmezsiniz tabii... Kime güveneyim, kiminle hangi sırrımı konuşayım bilemiyorum ki. Bu yüzden hep bir sınır var aramızda... Ben göründüğüm kadar sert değilim.

Anlıyorum ki 4 senedir Sema şöyle soğuk, Sema böyle ters davranıyor, Sema'dan şikayetçiyim diyen arkadaşlar haklıymış. Ama hiç dönüp kendilerine bakmışlar mı? Durup bu kız neden böyle soğuk davranıyor, neden tersliyor diye düşünmüşler mi? Hayır. Çalışma ortamı böyle ne yazıkki. Herkes birbirinden şikayetçi, herkes mutsuz. Kim kimin kuyusunu nasıl kazar onu düşünüyor. Allah'a şükür o kadar katılaşmadım. Benim hiç birinizle bir derdim olmadı aslında. Sizin saçtığınız kötü enerjiyi size yansıtıyordum. Farkında değilsiniz, değil mi? Ben de farkında değildim. Taa ki dün işe başlayana kadar. Kimin yüzüne baksam soğuk bir ifade. Benimle 1-2 iş yapmış olan ve tanıyan birkaç kişi nasıl olduğumu, bebeğimi merak etti ayaküstü. Teşekkürler. Biraz ilgi beni kendime getirdi. Az önce dedim ya beni sizleştirmeyin diye.. Olmayacağım. Bu sefer olmayacağım. Bu sefer sevecen tavrımla devam edeceğim. Ne kadar dayanabilirim bilmiyorum ama zorlayacağım.

NOT: Bu arada dün akşam Nehir'le neler olduğunu merak edenler için yazıyorum. Bizim kız büyümüş. Beni görünce önce kucağıma geldi ama 1 saat boyunca da yüz vermedi. Gayet ciddi bir tavır takınmış. Çok uğraştım ama sonunda yumuşattım. Bu akşam ne olacak bakalım? :)

2 Ocak 2013 Çarşamba

İlk gün

İşte ilk gün...

Bence anlatılanın ve beklediğimin aksine güzel geçti. Herşey bıraktığım gibi ama ben değişmişim. Belki de ilk gün diye. Yüzümde bir gülücük, sıfır stres...

Sadece acaba "Nehir beni arıyor mudur?" sorusu kafamda...

Bütün gün annemi arayıp "şimdi N'apıyor", "Ağladı mı?", "Su vermeyi unutma..", "Onunla oyna biraz.." vs.. bir sürü şey söyledim. Sanki kendisi bunları yapmayacakmış gibi. Kadıncağızı da strese sokuyorum. Anneminse söylediği tek şey kalbime yumru gibi oturdu. "Herşey iyi, ağlamadı ama gözü hep yatak odasında..." Çok fena. Yazarken bile kalbim sıkıştı. Onun beklentisini karşılayamadığım düşüncesi beni sıktı. Yatak odasına eğilip bakarkenki yüzü ve hali geliyor gözümün önüne. Canım ya, hiç birşeyden haberi yok. Annesini mi bekliyor..? "Nerde bu kadın?" yahu diye düşünüyor mu?
Acaba eve gidince beni nasıl karşılayacak? Bazıları küseceğini söylemişlerdi. Bazıları da birşey olmuyor diyor. Bence pek sorun olmayacak.. Vakit bir an önce geçse de onu görsem.. Daha işten çıkıp yarım saat 40 dakika da yol gideceğimi düşünürsek... Offf, geç vakit geç. Bir an önce O'na kavuşayım da oynayalım biraz...

Hayat çok zor. Bebeğim olsun istiyorsun ama çalışmak zorundasın. Yine O'nun iyiliği için. Herşey O'nun için zaten. Bir yandan ayrılmak istemiyorsun, bir yandan da çalışmalısın. Hem O'nun için zor hem kendin için. Şimdi benden önce anne olanlar diyecekler ki, "Bizim çocuk da öyle büyüdü. Birşey olmuyor, alışıyor." Biliyorum, alışıyor. Alışmalı. O da bu hayatın zorluklarına katlanmaya bir yerden başlamalı.

Bugüne kadar her sabah uyandığında yanındaydım. Hatta son 1 aydır neredeyse hergün beraber yattık ve uyandık. Uyanıp bana dokunduğu, güldüğü zamanlara bayılıyordum. Şimdi o zamanları belki de haftada 1 ve tatillerde yaşayacağım. Sonra büyüyecek ve benimle yatmak bile istemeyecek. Rahat edemeyecek çünkü. Ama Sen her zaman benim küçük bebeğim olarak kalacaksın güzel Nehir'im... Bense hep seninle birlikte yattığım günleri düşüneceğim.